Muş Ve İlçeleri Kültür Web tanıtım
  Bizansın Savaş Düzeni
 
BİZANS KUVVETLERİNİN SAVAŞ DÜZENİ

            Malazgirt' in doğusunda düzgün, peş peşe saflar sıkışık kare nizamına göre dizilmiş olan Bizans ordusunu da Sağ-Sol-Merkez ve ihtiyatlar olarak düzenlenmiş­lerdir. Bu nizamda; Merkez de İmparator. Sol kanatta Rumeli birlikleri komutanı, Nikephoros Briyennos, Sağ kanatta Anadolu birlikleri komutanı, Kapadokyalı Attaliates, ihtiyat kuvvetleri­nin başında ise Andririkos Ducor bulunması planlanmıştı.

            Yukarda belirtilen plân gereği birlikler savaş düzenine girmeden önce her iki orduda dualar etmiş, papazlar ayin düzenlerken, Türk birlikleri topluca cuma namazını kılmışlar ve konuşmalar ile heyecan had safhaya çıkarılmıştı. Bu maksatla Alparslan namazda yaptığı duada, Allah'a en içten yalvarış ve yakarışla "Tanrım niyetim halistir. Bana yardım et. Şayet sözlerimde hilaf varsa beni kahret". Sözleri ile inancının gereğini yapmıştır.

            Alparslan bundan sonra atımın kuyruğunu bir gelenek olarak kendi eliyle bağlamış, ok ve yayını atıp, kılıç ve gürzünü alarak ordusunun başında yerini almıştır.

            Merkez kuvvetlerinin başında düşman birlikle­rine şiddetli bir şekilde hücum etmiş süvarilerinin attıkları oklar ile Bizans ordusunun ön safları dağılmış büyük bir şok ile gerilemeye başlamışlar­dır. Diyojen bu durum karşısında büyük bir endişeye kapılmış, tarihi büyük hatasını yaparak asıl kuvvetlerini harp sahasına sürmüştür. Bu Alparslan’ın beklediği bir netice olarak planın diğer kısımı icabı gayet cesur çarpışmalar ile Bizans'a karşı konulmaya çalışılmış. Neticede yeniliyormuş izlenimini vermek suretiyle geri çekilmeye başlanıl­mıştır. Bu sahte ricatten imparator hiç bir şekilde şüphelenmemiş, Türk ordusunun tamamen imha edilme zamanını geldiğine kanaat ederek, büyük güçleriyle saldırıyı sürdürmüştür. Ancak Alparslan, ricat ettiğini pusu bölgesine Bizans birlik­lerini yeterince çektikten sonra, derhal hücum emriyle değiştirmek suretiyle düşmanı şaşırtmış­tır. Romanos Diogenes bunun üzerine geride kalan birliklerimde anlamış, müthiş bir şekilde ok atışlarıyla düşmanı çembere almaya çalışmıştır. "Kaptan taktiği olarak bilinen bu usulde düşman pusuya düştüğünü anlamış, çemberi yarıp çıkmak için savaş düzeninin tamamen bozmuş ve tam bir panik içinde kalmıştır. Ancak esas panik, Rumeli Türk birliklerinin komutanları Tamiş ile birlikte Alparslan birliklerine katılmaları sebebiyet ver­miştir. Bu durumda Bizans ordusu tam bir umutsuzluğa düşmüştür. (21).

            İmparator durumun kendi aleyhine devam ettiğini görmüş, Malazgirt'i terk etmeye karar vermiş, ancak buna fırsat bulunmamıştır. Tek çarenin çarpışmak olduğunu anlamış, bütün gü­cüyle harbe devam etmiştir. Bu arada ihtiyat kuvvetleri ve komutanları Andranikos dukas da dâhil tam bir panik içinde ricate başlamıştır.

            İmparator çok iyi çarpışmasına rağmen atının ve kendisinin yaralanması, atından düşmesi sonucu öldürülmek istenmişse de, İmparator olduğumu anlayan bir asker tarafından esir edilmiştir. Bu arada pek çok esir edilen komutan ile birlikte, zincirli olarak Alp Arslan'ın huzuruna getirilmiştir

            Bizans ordusu 6 saat içinde tamamen çökertilmiştir. İmparatorun yapacak bir şeyi kalmamış kaderine razı ölüm emrini beklemiş, ancak Alp Arslan'ın lütfuna mazhar olmuş sulh imzalayarak memleketine dönmüştür.

            27 Ağustos günü tamamen imha edilmiş, kalanlar ise esir düşmüş olan Bizans ordusu Türkler için, artık bir tehlike olmaktan çıkmış, Anadolu kapıları ise Türklere tamamen açılmıştır.

            Büyük kuvvet dengesizliğine rağmen kısa bir zamanda kesin bir netice alınmasına Alp Arslan ve komutanlarının üstün sevk ve idaresinin bir sonucu olarak görülmesi, karışık düzensiz sevk ve idareden yoksun ve kendini beğenmiş bir impara­torun başta bulunması da yardımcı olmuştur.

            Anadolu’nun Türkleşmesine, İslamlaşmasına ve bir vatan olmasına yol açan bu büyük zaferin akisleri İslam alemi ve Hıristiyan alemin kalesi durumunda olan Bizans böyle büyük bir hezime­te uğramasını Hıristiyan devletler gururlarına yedirmemişler, Türkleri bir tehdit aracı olarak görmeye ve Anadolu’dan atmaya karar vermişler­dir. Nitekim Avrupa kilisesi 1095 yılında Türklere karşı haçlı seferlerini de başlatmışlardır.

            Bu zaferle Türkler orta doğuda İslam âleminin koruyuculuğunu, İslamiyet’in kalkan görevini ka­zanırken, Bizans’ın nüfusunun kırılmasına, çeşitli din ve mezhepteki insanların Türkleri bir kurtarıcı olarak görmelerine sebep olmuştur.

            Bu aziz vatanın bizlere böylesine büyük bir zafer kazanarak armağan eden ecdadımız, şehadet mertebesine ermenin huzuru içinde görevlerini tam ve eksiksiz yapmışlardır. Şüphesiz yeni nesiller, böylesine büyük zaferler ile bizlere emanet ettikleri bu aziz vatanı korumak ve ecdadına layık olmak istemiş yakın bir geçmişte 30 Ağustos 1922 de düşmanlarına gereken dersi vermesini bilmiştir.

            Bu büyük zaferi kutlamanın sevincini yaşarken, aziz şehitlerimizi rahmetle anar, şerefli mazisi zaferler ile dolu kahraman Türk ordusuna ve mensuplarına şükranlarımızı iletmeyi bir borç biliriz.
 

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol